www.hepimiz.tk
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

www.hepimiz.tk

-Paylaşmaya Değer Birşeyin Varsa , Hatra Değer Tek Kişisin -
 
PortalliAnasayfaKayıt OlLatest imagesAramaGiriş yap

 

 HaLk Edebiyatı...(1)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Site Sahibi
Site Sahibi
Admin


Mesaj Sayısı : 121
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 04/10/07

HaLk Edebiyatı...(1) Empty
MesajKonu: HaLk Edebiyatı...(1)   HaLk Edebiyatı...(1) Icon_minitimeSalı Ekim 09, 2007 11:18 am

TANIM


Yazı dili olmayan toplumlarda sözle aktarılan kültür birikimi halk edebiyatını oluşturur. Bütün toplumlar belli dönemlerde bu tür ürünler vermiştir. Halk edebiyatı gelişmiş toplumlarda da yazılı edebiyatla birlikte varlığını sürdürür. Halk edebiyatının başlıca biçimleri halk şarkısı, halk türküsü, halk öyküsü, söylenceler, atasözü, bilmeceler ve büyülerdir.

TÜRK HALK EDEBİYATI


Türklerin İslam dinini kabul etmelerinden sonra, halk arasında İslam öncesi Türk edebiyatı geleneğinin sürdürülmesiyle gelişen edebiyat türüdür. Türklerin İslam öncesi toplumsal yaşamlarında yönetenler ve yönetilenler arasında anlayış, düşünce ve ideal bakımından büyük farklılıklar yoktu. Ozanların sazla çalarak söyledikleri aşk ve doğa şiirleri, destan ve sagular bütün Türklerin duygularına sesleniyordu.
İslamiyet’in kabulünden sonra bu birlik bozuldu. Kentlerde kurulan medreselerde yetişenler kendilerini halktan ayrı tutmaya başladılar. Ayrıca yönetim, siyaset ve askerlik alanındaki etkinlikleri nedeniyle bazen devlet ve saray korumasında olan bir sınıf ortaya çıktı.
Divan Edebiyatı bu kesimden insanların duygu, düşünce ve zevklerini yansıtırken, Halk Edebiyatı bunların dışındaki kitlelerin beğeni, düşünce ve ideallerini yansıtma aracı oldu. Ama gerçek anlamda halk edebiyatı kavramı ancak 2’nci Meşrutiyet’ten sonra yerleşti ve halk geleneklerinin ürünleri olan yapıtlar bu dönemden sonra "Halk Edebiyatı" olarak adlandırılmaya başlandı.
Bu yapıtlar, genellikle öğrenim görmemiş köylüler, kasabalılar ya da kentliler ile yeniçeri ve tekke çevreleri gibi yine halktan kopmamış zümreler arasında, zaman içinde dinin, tasavvufun, tarikatların ve Divan Edebiyatı’nın etkisiyle değişikliklere uğramış eserlerdir.
İslamiyet’in kabulünden sonra anonim halk edebiyatının temel ürünleri sayılan atasözü, destan, masal, bilmece, mani, türkü, ağıt, mesnevi gibi türlerde büyük gelişme görüldü. Türk Halk Edebiyatı’nın ilk gerçek örnekleri Karahanlılar döneminde ortaya çıktı.
Kaşgarlı Mahmud’un "Divanü Lügati’t Türk" adlı eserindeki manzum örnekler Türk halk şiirinin temel biçimi olan dörtlüklerle söylenmiş ve genellikle yedili, sekizli ve on ikili hece ölçüleriyle düzenlenmişti. Bu eserde atasözleri de bulunuyordu. Yine Karahanlılar döneminde oluşmuş "Satuk Buğra Halk Destanı" ve 11 ve 12’nci yüzyıllarda Türkistan’da Yedisu bölgesinde doğduğu sanılan eski Türk destanlarından motifler taşıyan Manas Destanı da bu dönem halk edebiyatının önemli eserleri arasındadır.

HECE

Türk Halk Edebiyatı nazımda hece ölçüsüne (veznine) dayanır. Bu nedenle hece ölçüsünün tanımlanması gerekir. Hece, tek bir sesli hafrten ya da bu sesli harfin başına ya da sonuna gelen bir ya da birden çok sessiz harften oluşan ses öbeğidir. Örneğin, o, ot, bir, git, kırk gibi. Kapalı ya da engelli denilen heceler sessiz harfle, açık ya da engelsiz heceler sesli harfle biter.

HECE ÖLÇÜSÜ (VEZNİ)


Şiirde mısralardaki hece sayısının eşit olmasına dayanan ölçüdür. Türkçe’nin yapısına uygun bir ölçüdür. Hecelerin sayısı parmakla sayıldığı için "parmak ölçüsü" adıyla da bilinir. Türkçe’de heceler uzunluk kısalık bakımından hemen hemen aynı değerdedir. Bu yapısal özellik şiirde hece ölçüsünün kolayca kullanılmasına imkan verir. İlk yazılı Türk edebiyatının ürünleri olarak bilinen Göktürk Yazıtları’nda şiir bulunmamasına rağmen şiirsel özellikler taşıyan ve hece ölçüsüne uyan bölümler vardır. Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lugati’t Türk eserindeki şiirler de hece ölçüsüyle yazılmışlardır. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra divan edebiyatı ve aruz ölçüsünün yaygınlaşması hece ölçüsünün yalnızca tekke ve aşık edebiyatına özgü bir ölçü olmasına yol açtı.
Hece ölçüsünde kalıbı dizelerdeki hecelerin sayısı belirler. Her dizesinde 11 hece bulunan bir şiirin kalıbı "11’li hece ölçüsü" olarak gösterilir. Bir hecenin belli bölümlere ayrılmasına "durgulanma", bu bölümlerin okuma sırasında hafifçe durularak vurgulanan yerlerine de "durak" denir. Kalıplar 2’liden başlayarak 20’lilere kadar çıkar. Az heceli, yani 2’liden 6’lıya kadar kalıplar tekerleme, atasözü, bilmece gibi ürünlerin şiirsel parçalarında uyum öğesi olarak yer alır. Bu tür kısa kalıpların durakları dizenin sonundadır.
Hece ölçüsünde durağın önemi büyüktür. Bir kalıp en az 2, en çok 5 duraklı olabilir. Bir durakta bulunan hece sayısı ise 1 ile 10 arasında değişir. Hece kalıpları duraklar ve duraklardaki hece sayıları bakımından bölümlenir. Bu kalıplar içinde en çok kullanılanlar 7’li, 8’li, 11’li ve 14’lü olanlardır. 7’li ölçü daha çok mani türünde kullanılmıştır. 8’li kalıp semai, varsağı, destan ve türkülerin ölçüsüdür. 11’li ölçü ise başta koşma ve destan olmak üzere aşık ve tekke debiyatı şiirlerinde kullanılmıştır. 14’lü hece ölçüsüne ise daha çok tekke şiiri ve çağdaş Türk şiirinde rastlanır.

Tasavvuf ya da tekke edebiyatı

Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" ya da "tekke edebiyatı" denilen türü 12’nci yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.
Tekke edebiyatı şairleri, yalın bir dille, hece ölçüsüyle ya da aruzun heceye yakın yalın kalıplarıyla şiirler yazdılar. Tekke şiirinin genel adı, özel bestelerle okunan ve tarikatlara göre değişik isimlerle anılan ilahilerdi. Nazım birimi dörtlüktü. Ama gazel biçimde yazılmış ilahiler de vardır. Bu edebiyatın düzyazı biçimini ise evliya menkıbeleri, efsaneler, masallar, fıkralar ve tarikat büyüklerinin yaşamlarını konu alan yapıtlar oluşturur.

Âşık edebiyatı

Halk edebiyatının aşık adı verilen halk sanatçılarının ürünlerinden oluşan ve 16’ncı yüzyılın başlarında ortaya çıkan "aşık edebiyatı" türünde ise söz ve müzik birbirini tamamlayan iki unsurdur. Günümüzde varlıklarını sürdüren aşıklar, bir yandan eski destan geleneğini yaşatırken, bir yandan da doğaçlama aşk şiirleri söyler, başka sanatçıların ürünlerini yayar, çeşitli törenlerde bir eğlence unsuru olarak yer alırlar. Aşık şiirinin nazım biçimi de dörtlük olmakla birlikte dize sayısı çoğalıp azalabilir.
Bu edebiyatın başlıca türleri destan, güzelleme, taşlama, koçaklama, ağıt ve muammadır. Genellikle yalın ve yapmacıksız bir dil kullanılan aşık şiirinde yinelemeler, boş tekerlemeler, ölçü ve uyak tutturmada kolaylık sağlayan yakıştırmalar bulunur.

Aşıklarımız

Aşık edebiyatının en büyük şairleri 16 ve 17’nci yüzyılda yetişti. Bunlar arasında Aşık Ömer, Gevheri, Katibi, Kayıkçı Kul Mustafa, Şahinoğlu, Katip Ali, Karacaoğlan, Üsküdari, Aşık Halil, Aşık Ali, Aşık Mehmed sayılabilir. 18’inci yüzyılın aşık şairleri arasında ise Kabasakal Mehmed, Levni, Kıymeti, Mecnuni ve Nuri sayılabilir. Bayburtlu Zihni, Dertli, Seyrani, Tokatlı Nuri, Erzurumlu Emrah, Ruhsati, Sümmani, Celali, Muhibbi, Dadaloğlu, Beyoğlu, Seyyit Osman 19’uncu yüzyılan aşık şairleridir. 20'nci yüzyılda ise sönmeye yüz tutan aşık edebiyatı Mazlumi, Kahraman, İrşadi, Mesleki, Talibi, Karamanlı Gufrani, Aşık Ali İzzet ve Aşık Veysel gibi şairlerle bir gelenek olarak varlığını sürdürdü.

Halk edebiyatında düzyazı

Türk Halk Edebiyatı’nın düzyazı alanındaki öyküler, Türk, Arap ve İran-Hint kaynaklı olmak üzere 3 grupta toplanır. Türk kaynaklı öyküler arasında Dede Korkut, Köroğlu, Danişmendname gibi serüven-kahramanlık öyküleri, Kerem ile Aslı, Aşık Garip, Karacaoğlan ile İsmigan Sultan, Emrah ile Selvihan gibi aşıkların yaşam öyküleri çevresinde gelişen öyküler yer alır. Doğu Anadolu’da kaside adı verilen küçük öyküler, Güney Anadolu’da bozlaklar, meddah öyküleri ve Nasreddin Hoca fıkraları da halk edebiyatının düz yazı örneklerindendir. Yusuf ü Züleyha, Ebu Müslim, Battalname, Leyla ile Mecnun da Arap kaynaklı öykülerin en yaygın olanları ve bilinenleridir. Hint-İran kaynaklı öykülerin en ünlüleri arasında Ferhat ili Şirin ve Kelile ve Dimne sayılır.



TÜRLER

Düzyazı türleri

Destan

Kahramanlarının olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ve genellikle birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır. Destanlar ve destansı öyküler ilkçağlardan beri dünyanın her yerinde gelenekleri sonraki kuşaklara aktarmak için kollektif olarak yaratılmış edebi biçimlerdir. Halk edebiyatında Yaradılış Destanı, Karahanlılar döneminde oluşmuş "Satuk Buğra Halk Destanı", 11 ve 12’nci yüzyıllarda Türkistan’da Yedisu bölgesinde doğduğu sanılan Manas Destanı, Oğuz Kaan Destanı, Dede Korkut Kitabı, Cengiz Han Destanı, Timur Destanı, Danişmend Gazi Destanı ve Battal Gazi gibi destanlar günümüzde bile bilinirler.

Kahramanlık öyküleri

Soylu savaşçıların ve hükümdarların kahramanlıklarını dramatik bir üslupla işleyen öykülerdir. Konuları, bakış açıları ve üsluplarıyla kahramanlı şiirinin düzyazıdaki karşılığıdır. Sözlü ve yazılı olabilirler. Anlatılmak üzere üretilmişlerdir. Bu tür öykülerde sözlü gelenekteki birçok kalıp kullanılır. Türk Edebiyatı'nda bu tür öykülere sık rastlanır. Sözlü gelenekteki destanların yanı sıra Hazreti Muhammed’in zaferleri, Hazreti Ali’nin devlerle çarpışması ve inanılmaz kahramanlıkları konu alan halk öyküleri vardır.

Masal

Hayal ürünü olan, bilinmeyen bir zamanda geçen, anlatılanlara inandırmak iddiası bulunmayan anlatım türüdür. Dinleyicinin dikkatini masalda toplayabilmek için masalın başında, sonunda ve bazen uygun görülen yerlerde masal tekerlemeleri söylenmektedir.

Hikaye

Kaynağını gerçek yaşamdan alan, anlatıya sazın-ezginin eşlik ettiği, ses ve mimiklerin kullanıldığı uzun soluklu anlatım türüdür. Boyutları açısından ikiye ayrılırlar: 1. Efsaneden, masaldan ya da gerçek yaşamdan alınmış, bir tek olay çevresinde geçen yapısı basit, kısa hikâyelerdir. Türküleriyle birlikte en çok iki saatlik anlatma süresi vardır. 2. Daha çok kalabalık kişileri, birbiri ardından gelen beklenmedik durumları ve bunun sonucu olarak da az çok çapraşıklaşan olayları birbirine ekleyerek anlatıya uzun bir süre sağlayan hikâyeler. Bu hikâyeler 1-7 gece devam edebilir.

Evliya menkıbesi

Bu türün geniş açıklaması için www.edebiyatturk.net "divan edebiyatı" bölümüne başvurabilirsiniz.

Halk öyküsü

Geleneksel bir içeriği olan, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan öykülerdir. Söylencelerle halk öyküleri arasında kesin bir ayırım yoktur. Kimi öyküler söylence olarak gelişmiş, aktarılmıştır. Çeşitli öykü türlerinde belli motifler, örneğin hayvanlar, sınamalar, belli kalıp olaylar yer alır. Halk öykülerinin başlıca türleri masallar, efsaneler, dini kişilerle ilgili anlatılanlar, hayvan öyküleri, kahramanlık öyküleri ve fıkralardır.

Fıkra

Yaşamsal olaylardan hareketle anlatılan, anlatılanlardan bir sonuç çıkarma amacında olan, nükte, hiciv, mizah unsuru barındıran kısa sözlü ürünlerdir.

Atasözü

Atalarımızdan günümüze kadar ulaşan, belirli bir yargı içeren, söyleyeni belli olmayan düz konuşma içinde kullanılan sözlerdir.

Deyimler

Asıl anlamlarından uzaklaşarak yeni kavramlar meydana getiren kalıplaşmış sözlerdir. İki veya daha çok kelimeden kurulu bir çeşit dil ifadesi olan bu sözler, duygu ve düşüncelerimizi dikkati çekecek biçimde anlatan isim, sıfat, zarf, basit ve birleşik fiil görünüşlü gramer unsurlarıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://raplaz.1forum.biz
 
HaLk Edebiyatı...(1)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.hepimiz.tk :: GENEL KÜLTÜR :: Edebiyatımız-
Buraya geçin: